Mandalina Kabukları
G. Babacan
Yolda karşılaştığımızda Mandalina kabukları koyardık gözlerimizin üzerine Artsın acılara dayanıklılığımız diye
Yıllar sonra, ne olmuştur acaba O bir zamanlar mandalina kabukları konulan Göz kapaklarına
O sonu mutlaka ayrılıkla bitecek çocukluk Ama tüm yaşamın tek gerçek aşkına
Neler gösterilmiştir o iki çift göze Artık neleri görmesi istenmemiştir o iki çift gözün Değmez yağmurlar yağarken yanaklara
Ve kim Bir daha, hangi başka gözün üzerine koymuş Koyabilmek için yanıp tutuşmuştur Bir başka mandalinanın kabuklarını Dayanıklılığı artsın diye acılara
Kaç saniyede Kaç göz açıp kapayışında geçer uzun seneler Yağmaz yağmurları beklerken çorak yanaklar Gözlerin altındaki torbalar Geçmişi göremezken büyükler Geleceği mi görür çocuklar
Haris Alexiou
-1-
nisanın biri-istanbul/2004
Rutin kontroller için istenilen HIV testinin sonucunu almak için hastaneye gidiyorum. Bir gün öncesinde de arkadaşımla dalga geçiyoruz “ya pozitif çıkarsa” gibilerinden…
Laboratuvardaki görevliye ismimi söylüyorum, hemşireyi görmeniz gerekiyor diyor, bir an kasılıyorum. Herkese ne kadar uzaksa bu virüs, bana da bir o kadar uzak diye düşünüyorum. Enfekte olanlar hep başkaları olmuştu şimdiye kadar, ölüme giden hep başkaları idi.
Televizyonlarda ve Dünya AIDS gününde gazetelerde denk geldiğim bir haber konusuydu sadece benim için....bana bu kadar yakın olabileceğini düşünemiyordum.
“Testiniz pozitif” diyor hemşire ve elime bir kâğıt uzatıyor, İl Sağlık Müdürlüğü’ne verilmek üzere. “Ama korkmayın” yalancı pozitiflik olabilir diye de ekliyor. Hemen dışarı çıkıyorum, bir nefes almam lazım. Kendimi kandırmak istiyorum ama bir tarafım evet işte pozitifsin diyor. Ankara’daki, dün gece birlikte dalga geçtiğimiz arkadaşımı arıyorum. “Pozitif çıktı” diyorum. “Emin misin?” diyor, konuşamıyorum, sesim titriyor ve kapatıyorum telefonu. Akşama kadar kimseyle görüşmüyorum, koşuşturuyorum. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi'nin önünde tramvayı beklerken ilk annem düşüyor aklıma, ağlamak üzereyim, durağın ucuna gidiyorum. Nasıl yani… -Pozitif- Birden bütün dünya çekiliyor, uzaklaşıyor ve anne diyorum sessizce, artık akıyorum.
Tramvayda kendimi canlı bir bomba gibi hissediyorum, elimin değdiği her yer beni ürkütüyor. İkinci soru geliyor peşi sıra, işyeri... Evet ölümü düşünemiyorum, ölümü düşünemeyecek kadar korkuyorum. Nisanın biri, artık biri bu şakayı bitirsin diye bağırıyorum içimden.
Doğrulama testi yapılması için hastanenin koridorunda bekliyorum, çığlıklar atıyor birileri ama içerisi buz gibi sessiz. Hemşire, kanımı alırken ellerim titriyor “Sakin ol” diyor, konuşamayacak kadar doluyum.Ve pozitif olduğum resmen onaylanıyor.
-ikinci gün –
Bu günün saatleri yok aklımda, akşam Ankara'dan üç arkadaşım -ben ne kadar gelmeyin dediysem de- çıkıp geliyorlar, hiç konuşamıyoruz, sarılıyoruz birbirimize, söyleyeceğim hiçbirşey yok o anda. Ve o gece evde bir sürü boş yatak olmasına rağmen, biz dört çocuk, birbirimize sarılarak yer yatağında yatıyoruz. Çok korkuyoruz çünkü. -Korkuyorum- Sabah evde duramıyorum. Ortaköy’den-Rumelihisarı’na kadar o rüzgarda yürüyoruz, fotoğraf çektiriyoruz. Ben son fotoğraflarım olduğunu düşünüyorum. Çay içtiğimiz yerde küçük bir çocuğa uzun uzun gülüyorum. Bilmiyorum. Ben güldüğümü zannediyorum o an....
Akşam dönmek zorundalar, son vedalaşma diyorum içimden, gidiyorlar. Yeğenime, anneme söylenecekler konusunda bir mektup yazıyorum, kitaplarımı dağıtıyorum sonraki günler. -Gelecek yok- yaşamımı dağıtıyorum, yaşamımı dağıtıyor muyum, yaşamımı çalıyorlar. Tek hissettiğim bu, “ YAŞAMIM ÇALINDI”…
-2-
Doktorlardan biri, internette bir grubun varlığından bahsediyor, hemen ölmeyeceğimden, hatta uzun bir süre yaşayabileceğimden. Ben hiçbir şey duymuyorum. O gruba üye oluyorum. Sakin ol diyorlar, alışırsın, kendini koy verme diyorlar. HIV pozitif insanlardan oluşan grubun, benimle dalga geçtiğini düşünüyorum.
Aylar aylar sonra anlayabiliyorum onları ancak ve sonraları bu gruba giren kişilere aynı şeyleri ben söylüyorum. Ama ilk günler herşey benim için koca bir yalan ve o günlerin birinde gruptan –E.S- bana mandalina kabuklarını gönderiyor artsın acılara dayanıklılığın diye….. Günlerce bu sözleri okuyup bu şarkıyı dinleyip ağlıyorum. Bir yandan da dayanıyorum... Gözlerimin üzerine koyuyorum o mandalina kabuklarını. Acılara dayanabilmek için ve o mandalina kabukları şimdi yeni gruba giren HIV pozitiflerin gözkapaklarının üstünde, acılara dayanabilseler diye……….
-3-
alıştık mı
hayır…
dayanabiliyor muyuz
belki…
ama her ne olursa olsun yaşıyoruz, kimimiz kahkahalarıyla, kimimiz şiirleriyle, kimimiz hüznüyle, kimimiz fiziksel acılarıyla, kimimiz kitapları ve filmleri ile kimi çocuğu için, kimi yine birisine sarılıp onunla yürümek için, kimi sevdiğini daha çok görmek daha çok koklamak için.
yaşıyoruz…
hem de zamanımızın çok değerli olduğunun farkında olarak.
yürüyoruz....
Taksim Meydanı'ndan geçip İstiklal'e dalıyoruz, binalara bakıyoruz, size değiyoruz, canlı bomba olmadığımızı biliyoruz artık. Bunun sadece bir virüs, tıbbi açıklaması olan bir hastalık olduğunu ve suçlu olmadığımızı biliyoruz. Daha çok koruyoruz karşımızdakileri, daha çok korunuyoruz. Temkinli ama daha sıcak sarılıyoruz sevdiklerimize, çocuklarımızın bebek kokusunu daha çok içimize çekiyoruz. Film festivallerinde bilet kuyruğuna giriyoruz, konserlerde dans ediyoruz, yağmur altında koşuyoruz, bozuk kaldırımlara küfrediyoruz ve ne olacak bu memleketin hali diye yine ahkâm kesiyoruz.
devam ediyoruz...
her nasıl olursa olsun
işte böyle…
göz kapaklarımızda
mandalina kabukları…
Garo
Comments