Ergen Annesi Olmak ve Ona HIV Pozitif Olduğunu Söylemek
Yıl 2008
Son birkaç ay içerisinde o bana düşkün, aşık, beni öpmelere doyamayan kızım gitti yerine bambaşka, tanımadığım, yabancı biri geldi sanki. Bakışları, tavırları, kaba konuşmalarıyla o kadar uzak ki... Sabrımı iyiden iyiye zorlayan, odasına kapanan, sürekli bilgisayar başında oturan, benimle hiç konuşmayan, mecbur kaldığında sadece evet veya hayır diyen, daha üstüne gittin mi "karışma bana, kapa çeneni" diye azarlayan biri... İçimden çok rahatlıkla " evet o şimdi ergenlik çağını yaşıyor, böyle davranması çok doğal, benim yapabileceğim sabretmek ve bu zorlu dönemden geçişinde yardımcı olmak" diyorum. Demesi kolay da yapması (çok) zor!!
Bu ergenlik, bu asilik ve bu bunalım halleri başka sorunları ve sorumlulukları da beraberinde getiriyor, biliyorum. Ergenler bu evredeyken iletişime çoook kapalı oluyorlar. Kızıma hiçbir yerden ulaşamıyordum. Yâda ben nasıl yapacağımı bilmiyorum. Karşı karşıya kalabileceği tehditlerin de son derece farkındayım. Çağımızda gençlerde madde kullanımının artması, cinselliği yaşamanın erken yaşa düşmesi, kendini koruma yöntemlerinin çok yaygın bilinmemesi bir sürü faktör var. Bunlardan kendini nasıl koruması gerektiğini öğrenmesi, bilmesi ve zamanı geldiğinde uygulamasını gerekiyor.
Baktım bunun altından tek başıma kalkamayacağım "en iyisi bir uzmandan yardım almak" dedim. Yana yakıla bir ergen psikiyatrist aradım taradım ve buldum. Tabii benim kız beynimi yiyor. Gitmemek için direniyor. Ona karşı sorumlu olduğumu, hoşuna gitse de gitmese de aramızdaki bu sorunları çözmemiz gerektiğini söyledim. Ben gayet kararlıydım ve gittik.
İlk görüşme sanki savaş alanı, sözler kurşun gibi. İkinci görüşmeye kadar her şey daha da bilendi. Sonunda 2. randevumuza da gittik. Uzman önce beni ayrı aldı ve birebirken "sizin için endişelenmesi gereken bir şey var mı? Onunla paylaşmadığınız, paylaşaMAdığınız bir durum var mı?" diye sorduğunda HIV pozitif olduğumu, sürecimi, enfekte olduğum kişinin babası olduğunu, olayın boyutlarının nereye varacağını kestiremediğim için söylemediğimi... vs anlattım. Bana; bunu onunla artık paylaşabileceğimi, hem kendisi içinde bir örnek teşkil edeceğini, zorlanıyorsam birlikte açıklayabileceğimizi söyledi. Ben böylesine özel ve hassas bir konuyu birebir söylemeyi uygun buldum. Bunu söylerken 3. bir şahsın yanımızda olması anlamsız geldi.
Tanı alalı 4 yıl olmuştu. Ben hastanede yatarken kızım çok fazla beni kaybetme korkusu yaşamıştı. Hep derim ya ‘HIV sadece enfekte kişiyi değil, onunla birlikte yaşayan herkesi etkileyebiliyor’ diye. Aradan yıllar geçmesine rağmen, ne zaman yan yana yatsak “Anne ya gözlerini aç, ya da benimle konuş. Öyle hareketsiz yatma” derdi. Kim bilir aklından neler geçiyor, hissediyordu.
Kızım henüz yaşı küçük, anlayamaz, kavrayamaz diyerek, ona pozitif olduğumu söylemek için uygun zamanı ve hazır olmayı bekliyordum. Uzmanla görüştükten sonra artık zamanın geldiğine karar verdim. Hazırdım.
"Kızım ben HIV pozitifim"
Ablamlar yıllık izin için bizde olduğundan ev kalabalıktı. Kızıma HIV pozitif olduğumu söylemek, onun sindirmesini beklemek için pek uygun ortam yoktu. Eeeğ durup dururken de "kızım ben HIV pozitifim" demek tuhaf kaçacaktı, bekledim. Aradan 3 gün geçti ki söylemek için fırsat doğdu.
Bu arada bunlar yaşanırken bir de annemin ameliyat telaşı girdi araya. Hastaneye yatmadan önce 2 ünite kan vermemiz gerektiği söylendi. ‘Kim kan verir?’ telaşı arasında ablam hemen gönüllü oldu ama bir kişi daha gerekiyordu. Sabah hastaneye giderken çıkar ayak sağı solu arıyor kimlerin verebileceğini araştırıyor bir yandan da giyiniyordum.
Kızımla odamızda yalnızken:
Ben : Keşke ben de kan verebilseydim, ama veremiyorum (diye kızıma yem attım)
Bilgisayar başında oturan ve yüzüme bile bakmayan kızım;
Kızım : Neden veremiyorsun?
Ben : Hastalığım var ya benim.
Kızım : (İlgisiz ve soğuk bir ses tonuyla) Ne hastalığı? Geçmedi mi o?
Ben : Geçmedi! (bunu söylerken çok duraladım, çünkü artık dönülmez bir viraja girdiğimi biliyordum.)
Kızım : Ne zaman geçecek?
Ben : Şimdilik ömür boyu geçmeyecek deniyor.
Yüzünü bana döndü ve ilgilenmeye başladı,
Kızım : Hastanede yattın, iyileştin ya. Ne hastalığı bu? Hiç mi geçmeyecekmiş? Ne yapıyor sana?
Ben : Kanımda bir virüs var !
Cevaplamak da en çok zorlanacağımı düşündüğüm diğer soru hiç zaman kaybetmeden ardı sıra geldi!
Kızım : Kimden bulaştı sana?
Ben : .............(Önce cevap ver(e)medim, sonra) Yanına yaklaşarak sarılım ve öperek; "Bak bunu anlatmak benim için kolay değil (bunları derken gözlerim dolmaya sesim titremeye başladı) anlatmaya başladığımda daha iyi kavrayabilmek için sorular soracaksın ve bu öyle alel acele konuşulacak bir konu değil. Döndüğümde rahat rahat, uzunca konuşuruz." dedim.
Ben bunları söylerken o da bana sıkıca sarılmış boynumu kokluyordu. Deli kız çok özlemiş beni. Ama ergenlik hormonları bunu itiraf etmesi için engel oluyordu. Sorusunu yineledi.
Kızım: Kimden bulaştı sana? bi tek onu söyle. (Sadece boğazım değil tüm içim düğüm düğüm oldu)
Ben : Babandan... Kızım : Ee ne şimdi bu? Ne bu hastalığın adı?
Ben : Konuşacağız tatlım. Tek şunu söyleyeyim, endişelenmeni gerektiren hiçbir şey yok. Gördüğün gibi ben çok iyiyim, sağlıklıyım. Bana zarar vermemesi için düzenli kullandığım ilaçlarım var. Onları aldığım sürece de hiç sorun olmayacak.
İnsanın bunu "ebebeyini kaybetme duygusu yaşayan çocuğuna söylemesi gerçekten zor. Bir arkadaşa, dosta, ana-babaya, sevgiliye söylemek gibi bir şey değil.
Gerçi kişiye ve ilişkiye göre her biri birbirinden zor olabiliyor. Bazen de çok kolay. Ben arkadaşlarıma ve sevgilime (şimdi eşim oldu) söylerken hiç mi hiç zorlanmamıştım. Ama bu başka.
“Benden AIDS sözcüğünü duyduğu an yüzü simsiyaha kesildi”
Annemin ameliyatı için evden çıkarken, kızıma ayaküstü, kronik bir sağlık durumum olduğunu söylemiş ancak bunun HIV olduğunu söyleyemeden çıkmıştım. Sonra annem için gerekli kanı bulunca apar topar hastaneye gitmiştik. Hastanedeyken de aklıma hep kızım vardı.
Hastaneden taburcu olup döndük ki benim kızın başında yine kavak yelleri. 5 değil 15 karış surat, yerlere kadar sallanıyor. Tüm gün oralı olmadım.
Akşam odada:
Ben : Özledin mi anneyi? Ben çok özledim kuzumu.
Kızım : Yyooğğğ özlemedim... (Cevaba bak! Tut ayaklarından sallandır camdan aşağıya)
Ben : ne oluyor yine? ne bu surat?
Kızım : Hiç. Rahat bırak beni, canım sıkkın.
Ben : Nedir canını sıkan şey, paylaşmak ister misin?
Kızım : Hayır. Ben : Yoksa ben mi canını sıkıyorum?
Kızım : Yok. Başkasına sıkkınım
Ben : Eee sen başkanına sıkılıyorsun biz çekiyoruz suratını, ne olacak böyle?
Kızım : Bilmiyorum, rahat bırak beni.
Ben : Seni önemsiyorum, bu nedenle de bırakamam. Geçen gün konuştuğumuz konu
yarım kalmıştı. Merak etmiyor musun?
Kızım : Ediyorum, anlat.
Ben : Sen bilgisayarda yazışırken ve yüzüme bakmıyorken konuşmak hoşuma gitmiyor.
Kızım: Yüzüne bakmak istemiyorum (Hey süphanallaaah..)
Ben : Ben de bu şekilde konuşmak istemiyorum. Yüz yüze olacağımız zaman anlatırım.
Kızım: Tamam anlat, dinliyorum. Kanında bir virüs varmış, babamdan geçmiş. İlaçlarını
alacakmışsın. Aldığın sürece hiçbir şey olmazmış. Eeee başka...
Ben : Cinsel yolla bulaşan hangi hastalıkları biliyorsun?
Kızım : (Kısa bir duraksamadan sonra) AIDS var.
Ben : Başka. ( itiraf ediyorum hemen "evet" diyemediğim için lafı dolandırdım)
Kızım : Başka bilmiyorum
Ben : Bilmemen de ayrı bir konu. Bunlardan haberdar olman gerek.
Kızım : Hadi söyle...Ne hastalığı bu?
Ben : ......... (ses yok)
Kızım : Hadi söyle şunun adını...
Ben : ......... (ses yok, bir türlü çıkmıyor kelimeler!) Tamam ama baştan söyleyeyim bu konuyu başka hiç kimseyle paylaşmamanı istiyorum. Bu çok hassas bir konu. Özellikle de babanla. Onunla yüz göz olmak istemiyorum.
Kızım : Tamam, söylemem. Ne hastalığı bu?
Ben : HIV
Kızım : O ne? Ne yapıyor?
Ben : Eğer tedavi edilmezse AIDS'e yol açabilen virüsün adı.
Kızım : ???? Sessizlik….. Sen olmayacaksın ama değil mi? (Sesinde "hayır" demem için yalvarma tonu vardı sanki)
Ben : Hayır olmayacağım. Hastanede zaten o evredeydim. Hatırlıyorsun halimi. Ama başarılı ilaçlar sayesinde kısa sürede toparladım, iyileştim. Sorun yok artık.
Kızım : Tamam işte ilaçlarını alacaksın hep. Alman için de her şeyimi veririm. (Her şeyimi veririm deyişi öyle içtendi ki, ılık bir şeyler aktı içime)
Kızım : Annanamle dedem biliyor mu?
Ben : Evet, onlarda hastanede öğrendiler.
Kızım: Dedem kızmadı mı? (İşte sinsice yerleşmiş bir önyargı: HIV o kadar kötü ki, kızılacak bir şey. Ne ara yerleşiyor bunlar beynimize?)
Ben : Hayır kızmadı. Ben kötü bir şey yapmadım ki kızsın. Babandan geçti bana da. (Benim de savunmama bakın. Başkası ile olursa kötü, eşinden olursan sorun yok. Daha iyi bir cevap verebilirdim.)
Kızım : Babama nereden bulaşmış?
Ben : Bilmiyorum. Kızım : Sormadın mı?
Ben : Sormadım. Bak HIV veya AIDS ile ilgili çevrenden, haberlerden saçma sapan haberler duyabilirsin. Hemen tepki verme, hemen inanma da. Çünkü çoğu yalan yanlış haber yapıyor. Doktorların bile çoğu doğru dürüst bilmiyor bu konuyu. Bakmayanı, tedavi etmeyeni çıkabiliyor. Neden bu kadar doktorlarla çalışıyorum, görüşüyorum sanıyorsun. Onun için bu alanda çalışıyorum...
Daha fazla bir şey anlatmaya gerek görmedim. İlk etapta o kadar çok bilgi aktarımı yapıp kafasını karıştırıp, mesaj karmaşasına yol açmak istemedim. Benim ona ilk anlatmak istediğim şey: "endişelenme, bana bir şey olamayacak" mesajıydı...
Ben : Bana sormak istediğin bir şey var mı?
Kızım : Yok Ben : Tamam, aklına takılan bir şey olursa her zaman gelip sorabilirsin.
Şimdi onun gelip bana soru sormasını bekleyeceğim. Merakla sorduğu sürece daha net öğrenecek. Öğrendikçe de güçlenecek. Sonrada genç savunucumuz olacak...
Benden AIDS sözcüğünü duyduğu an yüzü simsiyaha kesilmişti birden. Benim için zamanın durduğu bir andı sanki. Ömrümün sonuna kadar o yüz ifadesini hiç unutmayacağım. Ama an duygusallık anı değildi. Dimdik durup "iyi olduğumu" anlatma zamanıydı. Kızımın ileriye bakabilmesi için geride aklı kalmamalıydı. O hayat yolunu çizerken "annem ne olacak?" sorusuna takılmamalıydı.
Sabah yanından geçerken gelip kendi öptü beni. Bende kucağıma alıp onu ne kadar sevdiğimi, benim için ne kadar değerli ve vazgeçilmez olduğunu, kokusunun başka kimselerde olmadığını öpe öpe söyledim. Bakalım bundan sonraki sürecimiz nasıl geçecek? Dilerim çok zorlu olmaz. Çünkü sabırlı olması ultra zor oluyor...
Aayy çok kuruntuluyum bu konuda biliyorum. Ama analık ve koruma içgüdüsü işte. Ne yapayım!
Aklımda hep uzmanın dediği, bana ışık tutan sözü var: Bu dönem biraz fırtınalı geçer. Önemli olan gemiyi batırmadan limana yerleştirmek?
Ergen çocuğunuz varsa mutlaka danışmanlık alın derim. HIV pozitif olun ya da olmayın. Ergenlik dönemini rahat atlatabilmek için biraz dümen tutmayı öğrenmemiz gerekiyor. Aslında ben kızımla paylaşma konusunda henüz erken olduğunu düşünüyordum. Uzmanla görüşme sonucu karar verdim ve söyledim. Bir gün nasılsa söyleyecektim. Kafası daha çok yersiz önyargılarla dolmadan doğrusunu öğrenmesi çok daha iyi oldu.
Onunla paylaştıktan sonra 1 yıl boyunca bana hiçbir şey sormadı. Sonra sonra aklına takılanları “eee ama bunun için …….. böyle böyle diyorsun, o zaman ……… şu şu nasıl öyle oluyor” diye sormaya başladı. Bende hepsini tek tek yanıtladım.
Aradan yılar geçti ve tamda düşündüğüm gibi kızım bilinçli bir genç ve bu konuda savunucu oldu. Şu ‘İncir Reçeli’ zıkkımı filmi (veya buna benzer konular) üzerine çevresinde HIV/AIDS ile ilgili konuşmalar olduğunda devreye giriyor ve toplumun kafasına kazınan yalan yanlış bilgileri düzeltiyor. Gelip bana anlattığında bir de onlardan yana dert yanıyor; “Ne cahil millet ya! HIV........ böyle böyle bulaşmaz. Nasıl bilmiyorlar anlamıyorum. Ben senin her şeyini rahatlıkla kullanırım. Bir şey olmaz ki, biliyorum” diyor :)
Aramız nasıl mı? Birbirine düşkün, bağlı ve arkadaş gibi bir anne kızız…
Sevgi Yılmaz (Kız Kulesiii)
Comentarios