Dost Olmamızın Hikayesi
2006 bahar ayları… Gençlerle ilgili bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyorum. Beş günlük bir eğitime katılmaya karar verdim. Nereden bilebilirim ki orada hayatımdaki bana en ilham verecek dostla tanışacağımı…
Eğitimin ilk gün çıkışında ortaya seslendim şu tarafa gidiyorum gelmek isteyen varsa birlikte gidelim diye, O geldi. Arabada sohbet ettik. Havadan sudan, çalıştığımız kurumlardan. HIV/AIDS hakkında çalışıyorlarmış. Hımmm detaylarını bilmediğim bir konu, dikkatimi çekti. Mesela dedim manikür pedikürle bulaşır mı, pek severim de yaptırmayı? Yahu ne çok şey varmış bilmediğim… Beş gün boyunca her sabah aldım mı onu hatırlamıyorum ama en az üç kez birlikte dönmüşüzdür ve ben soru bombardımanına tutmuşumdur O’nu biliyorum.
Bir sene boyunca pek görüşmedik… Öyle karşılaştığımız toplantılar, etkinlikler… Yaklaşık bir yıl sonra kurum olarak Yaşayan Kütüphane adında bir proje gerçekleştiriyoruz. Benim için hala bambaşka bir proje! Hikâyeyi anlatabilmek için projeden de biraz bahsetmem gerekiyor. Bir kütüphane düşünün, kitaplar yerine insanların olduğu. Kitaplar tamamen toplumdaki önyargılara göre belirleniyor. Bir düşünün bakalım sizlerin kimlere karşı önyargılarınız var? Gay, lezbiyen, biseksüel, trans kadın, trans erkek, başörtülü, Alevi, Sünni, Kürt, Rum, Ermeni, Yahudi, Çingene, barmaid, seks işçisi, avukat, bankacı, ÖSS dereceli, akademisyen, şizofren, HIV pozitif? İşte Yaşayan Kütüphane’de önyargıları kırmak adına bu kimliklerden insanlarla okuyucuları bir araya getirerek yarım saat karşılıklı okuma/zaman geçirme fırsatı yaratmış oluyoruz.
Neyse gelelim tekrar dost olma hikayemize… Sene 2007, ilk Yaşayan Kütüphane deneyimimiz, bizler ekip olarak proje alanındayız, bütün hazırlıklar tamam heyecanla kitaplarımızı bekliyoruz. Baktım O geliyor. Gittim hemen yanına “Aaaaa senin ne işin var burada?”, “Eeee kitabım ben” dedi, çok şaşırdım, ne kitabı olacağını bilemedim “Ne kitabısın ki?” diye sordum, “Hangi kurumdan geliyorum ben” dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle :) Hala anlamadım :) Sanırım yüzüne bön bön bakmaya devam ettim. Sonra tane tane şöyle dedi “Canım ben HIV pozitif bir bireyim”, işte ancak o zaman anladım. Ama sonunda anladım işte :)
O günden sonrası ise çorap söküğü gibi geldi… Birbirimizi aramalar sormalar, buluşmalar ufak tefek…
Sonra benim 2008 yılında onların kurumunda çalışmaya başlamam, orada birbirimizin arkasını her koşulda kollamamız, aramıza bir dostumuzun daha katılması,
Kızına sağlık statüsünü açıklaması, kızının verdiği tepkiye yerlere yata yata gülmemiz,
1 Aralık 2008 kampanyası sırasında dostumun aşık olması, aşklarının her anına tanık olmam,
En depresif anlarımda beni o dip noktadan tutup çıkarması,
Beni sürekli sağlıklı beslenmeye, spor yapmaya teşvik etmeye çalışması ama bir türlü dinlememem,
Son zamanlarda finans yöneticiliğimi üstlenmesi, her görüştüğümüzde söz vermem ama sözümü tutamamam,
Hep güler yüzlü, hep olumlu, hep mutlu, hep umutlu,
Anlatılacak çok çok çok şey var aslında ama hikâyeye de bir virgül daha koyarak burada, başka hikayelere de kalsın diyelim…
Aaaa unutmadan nikah şahitleri de ben oldum bu arada!
Bir negatif bir pozitif dostluğumuz devam ediyor ama hangimiz HIV pozitif ne fark eder?
Comments