POZİTİF İZ
19 Eki 20222 dakikada okunur
169
DÜNYA'DA VE TÜRKİYE'DE HIV/AIDS
Dünya'da HIV
Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS)’in 13 Temmuz 2023 tarihinde yayımladığı küresel HIV ve AIDS istatistikleri - 2023 Raporuna göre; Dünya genelinde 39 milyon kişi HIV ile yaşıyor ve günde yaklaşık 4.000 kişiye HIV enfeksiyonu teşhisi konuluyor.
Yine bu rapora göre HIV ile enfekte kişilerin %53’ünü kadınlar ve kız çocukları oluşturuyor. Ayrıca dünya çapında, genç kadınlarda HIV enfeksiyonu oranları, genç erkeklerin 3 katı yükseklikte. Her hafta 15-24 yaşları arasındaki 4.900 genç kadın HIV ile enfekte oluyor.
İlk ortaya çıktığı yıllarda HIV’in belli bir grup insanı etkilediği ve sadece onlarda görüldüğü gibi yanlış bir düşünce oluşmuştu. Kısa bir süre sonra her cinsel kimlik ve yönelimden, yaştan ve ırktan insanda görülmesiyle birlikte bu düşüncenin gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı.
90’lı yılların ortalarına kadar etkin tedavilerin bulunmamasından dolayı HIV ile enfekte pek çok insan yaşamını yitirdi. 1996’ya gelindiğinde ise işler artık değişmeye başladı. Çünkü HIV’i baskılayan antiretroviral (ARV) tedaviler bulundu ve Dünya Sağlık Örgütü HIV’i kronik bir sağlık durumu olarak ilan etti. O tarihten bu yana tedaviye erişimi olan HIV pozitifler herkes kadar kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmekte.
2017 yılında CDC (Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi), U=U ('Undetectable=Untransmittable' / B = B 'Belirlenemeyen=Bulaşmayan') sloganıyla HIV pozitiflerin cinsel yolla bulaştırıcılığının kalmadığını açıkladı. Ardından bu bilimsel kanıt üzerinde tüm bilim otoriteleri (WHO (Dünya Sağlık Örgütü), UNAIDS (Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı)) hemfikir oldu. Bu da HIV ile yaşayan kişilerin tıbbi bir müdahaleye gerek olmaksızın doğal yolla bebek sahibi olabilmelerine, HIV ile yaşayan kadınların ise vajinal doğum yapmalarına olanak tanıdı.
95-95-95 Küresel Hedefler Nelerdir?
UNAIDS’in, 2030 yılına kadar HIV yayılımını durdurmak ve ayrımcılığı engellemek amacıyla 95-95-95+95 Küresel Hedefleri bulunmakta.
Hedefler sırayla; 1) Tüm dünya genelindeki insanların %95’inin HIV testi yaptırması ve tanı alması, 2) Tanı alan HIV pozitiflerin %95'inin tedaviye erişmesi, 3) Tedaviye başlayan HIV pozitiflerin %95'inin viral yüklerinin (HIV’in kandaki miktarının) ölçülemeyecek düzeye gelip baskılanması (yani Belirlenemeyen = Bulaşmayan* seviyeye gelmesi), 4) Tanı alıp, tedaviye başlayan ve viral yükü baskılanmış olan HIV ile yaşayanların %95'inin sahip oldukları hakları damgalanma ve ayrımcılık yaşamadan kullanabilmelerini kapsıyor.
Şu anda HIV pozitif kişilerin yalnızca %60'ı durumlarını biliyor. Kalan %40’ın HIV testi yaptırması, durumunu bir an önce öğrenmesi ve tedavi alması gerekiyor.
HIV yayılımını önlemek ve tedavisini yaygınlaştırmak için küresel çabalar yıldan yıla artış göstermiş olsa da hala pek çok kişinin önleme, tedavi, bakım ve destek hizmetlerine erişimleri bulunmamakta. Tedavinin yaygınlaştırılması çok önemli. Çünkü tedavi alan HIV pozitif kişiler sağlıklı yaşamlarına devam edebilirler ve HIV’in başkalarına aktarma riski tedavi ile birlikte ortadan kalkmakta.
HIV yayılımı sadece kişilerin sağlığını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda aileleri, toplulukları, ulusların gelişmesini ve ekonomik büyümesini de etkiler. HIV’den en çok zarar gören ülkelerin birçoğu diğer bulaşıcı hastalıklardan, gıda güvensizliğinden ve diğer ciddi problemlerden de muzdarip.
Bu zorluklara rağmen, başarılar ve umut vadeden gelişmeler de oldu. Yayılımın önüne geçmek için, özellikle son on yılda, küresel anlamda büyük çabalar sarf edildi. Önleme çalışmaları, artan sayıda ülkede HIV prevalans oranlarının düşürülmesine yardımcı olmuş ve yeni HIV enfeksiyonları düşüş eğilimine girdi. Diğer yandan kaynakları yetersiz ülkelerde HIV bulaşan insan sayısı son on yılda önemli ölçüde arttı.
Türkiye’de HIV
Türkiye, HIV epidemisinin dünyada artış oranının en hızlı olduğu birkaç ülkenin de bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri arasında yer almakta. Türkiye, her ne kadar HIV yayılımının düşük olduğu ülkeler arasında yer alsa da son yıllardaki yeni enfeksiyonlarda görülen artış ürkütücü boyutlara ulaştı. Öyle ki, HIV enfeksiyonunun son 10 yılda %460 arttığı tek ülke Türkiye.
T.C. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı resmi verilere göre; Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 1985 yılından 8 Kasım 2023 tarihine kadar Türkiye’de toplam 41.732 kişi HIV tanısı aldı. Vakaların %81,5’i erkek, %18,5’i kadın olup %16,1’i yabancı uyruklu kişilerden oluşuyor. Vakalar en fazla sırasıyla 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında görülüyor.
2020 ve 2021 yıllarında HIV tanısı alanların sayısı her ne kadar az gibi görünse de, bunun nedeni Covid-19 pandemisi ve etkileri oldu. Yani, 2021 verilerine göre Türkiye’de her gün 8 kişi HIV tanısı aldı. Başka bir değişle; her 3 saatte bir, 1 kişi HIV tanısı aldı.
Türkiye’de yapılan bir araştırma (2017 Başkent Üniversitesi/HATAM HIV AIDS Farkındalık Araştırması) sonucunda; toplumun %77’si HIV hakkında doğru ve güncel bilgiye sahip değilken, % 75’i HIV pozitiflerin başarılı tedaviler ile herkes gibi normal bir yaşam sürdürebileceğini bilmemekte.
Resmi sayıların dışında HIV statüsünü bilmeyen pek çok kişi bulunmakta. Toplumda HIV farkındalığının düşük olması ve HIV’e ve HIV pozitiflere yönelik damgalama ve ayrımcılık nedenleriyle kişiler test yaptırmaktan çekinmekte. HIV enfeksiyonu uzun yıllar belirtisiz seyredebildiği ve test yaptırılmadığı için Türkiye’de HIV ile yaşayan kişi sayısının gerçekte mevcut sayının en az 2 katı, hatta 3 katı olabileceği tahmin edilmekte. Yaylalı ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada, insidansın 2040 yılında, yaklaşık 375.000'e (%27 artış) ulaşabileceğini ortaya koydu.
HIV'in Türkiye'de ilk görüldüğü tarihten bu yana toplam teşhis konulan hastaların yaklaşık %60'ı son 5 yılda.
Türkiye'de Covid-19 ve HIV
Covid-19 pandenisi döneminde; getirilen kısıtlamalar, Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri’nin kapatılması, hem devlet hem de özel merkezlerin sadece Covid-19 çalışması ve insanların Covid-19 ile enfekte olma endişesi ile sağlık kuruluşlarına başvuramamaları nedenleriyle yeterli ölçüde HIV testi yapılamadı.
HIV pozitif kişiler test olamadıkları için tanılarını netleştiremedi, tanı almış olanlar açık randevu bulamadıkları için tedaviye başlayamadı, ilaca başlamış olanlarda ise tedavi başarısı / başarısızlığı izlenemedi.
Bunların sonucunda ise şuan pek çok kişinin geç dönemde tanı aldığı gözlemlendi. Geç dönemde HIV tanısı almak ve tedaviye erişememek demek;
Tedaviye zamanında başlayamamak,
İyi sağlık halin korunmaması,
Ortaya çıkabilecek hastalıklar nedeniyle sağlık giderlerinin artması,
İşgücünün azalması,
Durumunu bilmeyen ve/ya tedavi altında olmayan kişilerin ‘Belirlenemeyen=Bulaşmayan’ düzeyine gelememeleri ve HIV yayılımına devam etmeleri anlamına gelmekte.